11 Kasımın Sessizliği: 20 Şehidin Ardından Devlet Neden Suskun?

11 Kasım’da TSK ‘ ya ait C-130 tipi askeri kargo uçağın düşmesiyle 20 Askerimizi Şehit Verdik. Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları dışında yürüttüğü görevlerde, barışın, istikrarın ve milli güvenliğin yükünü omuzlayan 20 evladımız… Her biri bir baba, bir anne, bir eş, bir çocuk bıraktı geride. Böylesine ağır bir kaybın ardından olması gereken çok basittir: Devlet yas ilan eder. Millet, şehitlerine saygı duruşunda bulunur. Devlet, evlatlarını bağrına basar. Fakat bu kez öyle olmadı.

18 Kas 2025 - 12:33 YAYINLANMA

Devletin sessizliği, milletin yarasında derin bir çiziktir.

20 Şehit… Bu sayı, herhangi bir kazanın, herhangi bir haberin, herhangi bir istatistiğin satır arası değildir. Bir askeri uçak düşmüş; Türkiye Cumhuriyeti ordusunun 20 personeli hayatını kaybetmiş. Ve hükümetten gelen tek şey birkaç kalıp taziye cümlesi… Ne bir yas günü, ne bir ulusal tören kararı, ne de topluma ‘’Bu acı hepimizin’’ diyebilen bir duruş. Bu sessizlik, bir devlet refleksi değildir. Bu sessizlik, bir umursamazlık görüntüsüdür.

Medya konuşuyor, peki devlet nerede?

Ülkenin bağımsız medyası, gazeteciler, yorumcular… Hepsi konuşuyor, tartışıyor, sorular soruyor. Ama görünen o ki, konuşan medyayı umursayan bir hükümet yok. Sanki mesele sadece birkaç gazetecinin gündemi. Sanki toplumun geri kalanı bu kaybı konuşmasa da olur. Devletin hali adeta şu: ‘’Konuşsunlar, nasıl olsa biz bildiğimizi okuruz.’’ Bu yaklaşım, devlet ciddiyetine yakışmaz. Bu yaklaşım, millet iradesine saygılı bir yönetim anlayışı değildir. Bu yaklaşım, şehitlere hürmet değildir.

Yas ilanı neden bu kadar zor?

Dünyanın herhangi bir demokratik ülkesinde, 20 askerini kaybeden bir devlet, refleks olarak yas ilan eder. Çünkü yas ilanı yalnızca sembol değildir:

• Milletin acısını sahiplendiğinin göstergesidir.

 • Kaybın ağırlığını kabul ettiğinin ilanıdır.

• Şehit ailelerine uzanan görünür bir devlettir.

 • Kurumların kendini sorgulaması için verilen sözlü bir teminattır.

Bizde ise tam tersine, sanki ‘’bir şey olmamış’’ gibi bir tutum sergilendi.

 Bu yalnızca siyasi bir tercih değil; toplumsal hafızadan, ortak acı bilincinden ve devlet geleneğinden kopuşun işaretidir.

 Kazanın sorumluluğu kimde?

 C-130 tipi uçakların bakım süreçleri, kullanım ömürleri, teknik denetimleri yıllardır tartışma konusu. Kazanın ardından sorulması gereken sorular ortada duruyor:

 • Uçağın bakım durumu nasıldı?

 • Görev öncesi kontroller eksiksiz yapıldı mı?

• Teknik arıza iddiaları gerçek mi?

• Uçuşa elverişlilik raporları kim tarafından, hangi şartlarda verildi?

 • Komuta kademesi ve ilgili kurumlar hesap verecek mi?

Bu sorulara net yanıtlar verilmediği sürece toplumun güveni yeniden inşa edilemez. Halk, şehitlerine karşı borcunu bilir. Peki devlet?

Devlet, şehitlerine sahip çıkmak zorundadır.

Yas ilanı yalnızca siyah bayrak asmak değildir. Yas ilanı, bir devletin kendi evlatlarına verdiği değerdir. Yas ilanı, ‘’ Biz bu acıyı duyduk, gördük, sahiplendik’’ demektir.

Bugün toplumun duymak istediği tek şey budur: ‘’Bu kayıp bizim kaybımızdır. Bu acıyı görmezden gelmeyeceğiz.’’ Ama maalesef devlet, 20 şehidin ardından bile ‘’resmi bir suskunluk’’ tercih etti. Bu ülkenin evlatları yalnızca savaş meydanlarında değil, görev uçuşlarında, karada, havada, her şartta devletin namusunu taşır. Onların canı, ülkenin en kıymetli emanetidir. Bir uçağın düşmesi yalnızca teknik bir mesele değildir. Bir ülkenin ‘’devlet ‘’ olma bilinci ve sorumluluğu, verdiği tepkiyle ölçülür. 11 Kasım’da, 20 şehidimizin ardından bu devletin göstermesi gereken refleks gösterilmedi. Ve bu toplumun hafızasında, bu büyük acının yanında bir soru daha kaldı: ‘’Devlet, kendi evlatlarına ne zaman sahip çıkacak?’’

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: