HÜDA PAR Milletvekili Ramanlı: Tüp bebek tedavisi tamamen ücretsiz olmalı

HÜDA PAR Batman Milletvekili Serkan Ramanlı, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında tüp bebek tedavisinin tamamen ücretsiz olması gerektiğini belirtti. HÜDA PAR Sözcüsü ve Batman Milletvekili Serkan Ramanlı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde düzenlediği basın toplantısında nüfus ve aile politikaları, İzmir Barosu’nun Cuma namazı hazımsızlığı ve Gazze’de yaşanan insani krizle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Ramanlı, “Çocuk sahibi olamayan çiftlere tüp bebek tedavisi ücretsiz hâle getirilmeli.” ifadelerini kullandı.

16 Ara 2025 - 18:14 YAYINLANMA
HÜDA PAR Milletvekili Ramanlı: Tüp bebek tedavisi tamamen ücretsiz olmalı

“2100 yılında her iki kişiden birinin 60 yaş ve üzerinde olacak” Cumhurbaşkanı tarafından 2025 yılının “Aile Yılı” ilan edilmesinin, Türkiye’nin demografik yapısındaki hızlı değişime karşı alınması gereken tedbirlerin önemini bir kez daha ortaya koyduğunu belirten Ramanlı, “Mevcut eğilimler devam ederse 2100 yılında her iki kişiden birinin 60 yaş ve üzerinde olacağı öngörülmektedir. Bu tablo, geleceğimizin güvenle inşasından ekonomik istikrara kadar birçok alanda ciddi riskler barındırmaktadır.” dedi. “Tedavi masrafları tamamen devlet tarafından karşılanmalı” “Tüp bebek tedavisi aile politikaları açısından büyük önem taşıyor” diyen Ramanlı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Doğurganlıktaki bu keskin düşüş dikkate alındığında, tüp bebek tedavisi aile politikaları açısından büyük önem kazanmaktadır. Tüp bebek tedavisi dışında çocuk sahibi olamayan çiftlere, üç çocuğa kadar tüp bebek tedavisinin ücretsiz hâle getirilmesi; değilse de en azından ilk çocuk için yapılacak tedavi masraflarının tamamen devlet tarafından karşılanması gerekir.” “Çocuklarına bakan anneler daha fazla desteklenmeli” Doğum öncesi ve sonrası anne adaylarına sunulan sosyal ve psikolojik desteklerin güçlendirilmesi gerektiğine vurgu yapan Ramanlı, “Çocuklarına bakan annelerin daha fazla desteklenmesi ve ailelere yönelik ekonomik teşviklerin artırılması gerekmektedir. Güçlü aile, güçlü toplum demektir. Bugün atacağımız adımlar, yarının nüfusunu, üretim kapasitesini ve toplumsal dayanıklılığını şekillendirecektir.” şeklinde konuştu. İzmir Barosu’na ‘Cuma namazı’ tepkisi Basın toplantısında İzmir Menderes Adliyesi’nde bir hâkimin Cuma namazı saatinde duruşmaya ara vermesi sonrası İzmir Barosu’nun yaptığı açıklamaya da değinen Ramanlı, “Baro, bu insani ve anayasal hakkı “Cumhuriyet’in kazanımlarına aykırılık” gibi köhnemiş bir söylemle mahkûm etmeye çalışmıştır. Bu yaklaşım, yıllardır bu ülkede laiklik ve Kemalizm adına topluma tepeden bakan, dışlayıcı ve inanç düşmanı zihniyetin tipik bir tezahürüdür.” ifadelerini kullandı. “Cuma namazı saatinin mesaiyle çakışması hâlinde memur ve işçiler izinli sayılmalı” Anayasa’nın 24’üncü maddesinin din ve vicdan hürriyetini güvence altına aldığını hatırlatan Ramanlı, “2016 yılında yayımlanan genelgede de Cuma namazı saatinin mesai ile çakışması hâlinde kamu çalışanlarının izinli sayılması hüküm altına alınmıştır. Baro’nun iddiaları hem hukuken hem de toplumsal gerçeklik bakımından temelsizdir. Ne var ki idari tasarruflara rağmen hem kamu hem özel sektörde uygulamada hâlâ ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Tam da bu nedenle HÜDA PAR olarak Temmuz 2025’te Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunduğumuz kanun teklifiyle, Cuma namazı saatinin mesaiyle çakışması hâlinde memur ve işçilerin kanunen izinli sayılmasını öngördük.” dedi. “Tüm partileri ve kesimleri bu kanun teklifini desteklemeye çağırıyoruz” “İzmir Barosu’nun açıklaması, bu ihtiyacın ne kadar elzem olduğunu bir kez daha göstermiştir.” diyen Ramanlı, şöyle dedi: “İnanç özgürlüğünü hedef alan gerici ve dayatmacı zihniyete karşı, toplumsal barışın ve anayasal hakların güçlendirilmesi adına tüm partileri ve kesimleri bu kanun teklifini desteklemeye çağırıyoruz.” On binlerce aile Gazze’de açlık ve soğukla hayat mücadelesi veriyor Gazze’de yaşanan gelişmelere de değinen Ramanlı, kış şartlarının ağırlaşmasıyla birlikte insani krizin daha da derinleştiğini ifade etti. Sürekli bombardıman altında kalan bölgede barınma imkânlarının neredeyse tamamen ortadan kalktığını belirten Ramanlı, kullanılamaz hale gelen çadırların yağışlarla birlikte sular altında kaldığını, on binlerce ailenin açıkta ve soğukta hayat mücadelesi verdiğini söyledi. “Ateşkesin arabulucusu olan ülkeler, somut ve bağlayıcı adımlar atmaktan kaçınmaktadır” Gazze’de en az 300 bin çadıra acil ihtiyaç olduğunu vurgulayan Ramanlı, siyonist işgal rejiminin çadır ve temel barınma malzemelerinin bölgeye girişini engellediğini dile getirdi. Soykırım saldırıları sürecinde on binlerce çocuğun katledildiğini hatırlatan Ramanlı, “Buna rağmen ateşkesin arabulucusu olan ülkeler dâhil uluslararası toplum, yalnızca açıklama yapmakla yetinmekte; işgal rejiminin ateşkesi hem saldırılarla ihlal etmesine hem de insani yardımları engellemesine karşı somut ve bağlayıcı adımlar atmaktan kaçınmaktadır.” dedi. “Sorgulaması gereken Aksa Tufanı değil sistematik zulüm politikalarıdır” Uluslararası Af Örgütü’nün tutumunu da eleştiren Ramanlı, “İnsanlığa karşı suç teşkil eden gerçeklik, 7 Ekim’den çok önce başlayan işgal, Batı Şeria’da süregelen katliamlar, Filistinlilerin topraklarına ve evlerine el konulması ve Gazze’ye girecek en temel gıdanın dahi onlarca yıldır siyonist onayına tabi tutulmasıdır.” diye belirtti. Ramanlı, “Uluslararası toplumun ve insan hakları örgütlerinin sorgulaması gereken, Aksa Tufanı değil; bu direnişi zorunlu kılan işgal, abluka ve sistematik zulüm politikalarıdır.” ifadelerini kullandı.

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: