Ali Babacan: “Hesap ortada, asgari ücret zammı en az yüzde 50 olmalı”

“Türkiye üç kuruşla hayatta kalmaya çalışanların ülkesi oldu, koskoca ülke Survivor setine döndü” “Ağırlıklı olarak ekonomi yönetimindeki bürokrasiye yapılan son dakika maaş zammı ayıptır. Bu hak mı ya?” “Anayasal düzene karşı kalkışma suçunu şöyle bir kenara koyun, ama diğer suçlar arasında ayrım yapmayın” “Yaz saati uygulaması sona ermeli, Türkiye'nin normal bir saat düzenine tekrar dönmesi lazım” “Yoksul yurttaşlarımıza geçimini sağlayabileceği asgari gelir desteği sağlayacağız”

03 Ara 2025 - 14:04 YAYINLANMA
Ali Babacan: “Hesap ortada, asgari ücret zammı en az yüzde 50 olmalı”

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Yeni Yol grubunda yaptığı konuşmada asgari ücret tartışmaları, 2026 bütçesi, Türkiye’nin tarım politikası, kalıcı yaz saati uygulaması gibi konulara değindi. Babacan hükümetin geçen yıl enflasyonunu göz ardı ederek milyonlarca çalışanı mağdur ettiğini vurgulayarak, “Hesap çok basit. Geçen seneden alacak 15. Bu senenin enflasyonu 30; 5 de refah payı, yüzde 50 ediyor. Bunun haricinde yapılan her hesap kul hakkı doğurur arkadaşlar” ifadelerini kullandı.

 Ali Babacan, şunları söyledi:

 "Engelli bireylerin önündeki engeller, aslında toplumun önündeki engellerdir”

Konuşmasına 3 Aralık Engelliler Gününe değinerek başlayan Babacan, "Bugün 3 Aralık, Dünya Engelliler Günü. Bugün, toplumumuzun önemli bir kesimi için, bir kez daha düşünme, bir kez daha hatırlama günüdür. Engelli vatandaşlarımız, ne yazık ki sistematik bir ihmalin gölgesinde yaşamlarını sürdürüyorlar. Eğitimde eşit fırsatlara erişemiyorlar. İstihdamda hak ettikleri yerlere ulaşamıyorlar. Sağlık hizmetlerinde ise karşılaştıkları zorluklar yaşam kalitelerini düşürüyor. Şehirlerimiz, yaşadığımız mekanların çoğu engelli erişimine uygun değil maalesef. Oysa, bu saydıklarımın hepsi, birer “temel hak” meselesi. Evet: Eğitim, sağlık, istihdam, erişebilmek, ulaşabilmek bunların tamamı insan hakkı meselesidir. Biz biliyoruz ki: Engelli bireylerin önündeki engeller, aslında toplumun topyekûn önündeki engellerdir. Onların yaşamını kolaylaştırmadan, gerçek bir sosyal devletten söz edemeyiz. Her yaştaki engelli vatandaşımızı, toplumsal hayata bağlayacak bir eğitim sistemi kurmak zorundayız. Her engelli vatandaşımızın sahip olduğu becerileri, çalışma hayatında değerlendirmek zorundayız” ifadelerini kullandı.

"Toplumun yardıma en çok ihtiyaç duyan kesimlerine ayrılan ödenek, zaten parası olup faize yatıranlara ödenecek rakamın sadece 3’te biri”

 2026 bütçesinde sosyal yardımlar ile faiz ödemeleri arasındaki uçuruma dikkat çeken Babacan, iktidarın önceliklerinin kimden yana olduğunu rakamlarla ortaya koydu. Bütçedeki dengesizliğin Türkiye’nin sosyal devlet ilkesinden uzaklaştığını gösterdiğini belirten Babacan, bu tabloya ilişkin şöyle konuştu: "Geçtiğimiz Pazartesi günü 2026 bütçesinin Komisyon görüşmeleri tamamlandı. Önümüzdeki Pazartesi gününden itibaren de Genel Kurul 14 gün boyunca, kesintisiz bir biçimde bütçeyi görüşecek. Bütçedeki ödenmesi planlanan faiz rakamına şöyle bir bakalım. İşte o zaman, hükümetin kimin derdiyle dertlendiğini açıkça görürsünüz. Faiz lobileriyle mi dertleniyorlar; yoksa fakir fukaranın, garip gurebanın derdiyle mi dertleniyorlar? 2025 bütçesinde 2 trilyon 53 milyar olan faiz ödemeleri 2 trilyon 742 milyar liraya çıkarılmış. Yıllara sair faiz ödemelerine bir bakın Allah aşkına. Bakın, burada yıl yıl son yirmi yılın faiz ödemeleri görünüyor. Şöyle bir baktığımızda yıl yıl grafikte göremeyeceğiniz kadar küçük faiz ödemeleri varken bütçede ki bu Türkiye ekonomisinin en parlak olduğu dönemlerdir, daha sonra partili cumhurbaşkanlığının gündeme gelmesiyle, 2017’deki sistem değişikliğinden ve Merkez Bankası’nın bağımsızlığı elinden alındıktan sonra faiz ödemeleri hızla artmaya başlıyor ve geldiğimiz noktada bu yıl 2 trilyon, gelecek yıl 2 trilyon 700 milyarlık bir faiz ödeneği var. Peki buna karşı bütçede sosyal yardımlara ne kadar rakam ayrılmış 2026 bütçesinde, sadece 917 milyar lira. Yani sosyal yardımların tam üç misli faiz ödemesi var 2026 bütçesinde. Başka bir ifadeyle, toplumun yardıma en çok ihtiyaç duyan kesimlerine ayrılan ödenek, zaten parası olup faize yatıranlara ödenecek rakamın sadece 3’te biri. Ülkemiz, sosyal devlet olmaktan her geçen gün biraz daha uzaklaşıyor."

"Emeklimiz, asgari ücretlimiz sadakaya, fitreye muhtaç oldu" 

“Emeklimiz, asgari ücretlimiz sadakaya, fitreye muhtaç oldu. Diyanetin fetvası var bu konuda biliyorsunuz, verilebilir diye. ‘Kiramızı ödeyemez haldeyiz’ diyorlar; sokağa atılmaktan korkuyorlar. Ülkemizin yarınları, tutulmayan vaatlerle kararıyor. Milletimizin umudu, yıllardır ertelenen sözlerle tüketiliyor. Ve bugün Türkiye, refah yolunda ilerlemek yerine; giderek daralan bir darboğazın içinde sürükleniyor. Dar ve sabit gelirli milyonlar, enflasyonun ağır yükü altında ezildi, ezdirildi. Gelir adaletsizliği tarihinde görülmemiş seviyelere ulaştı. Türkiye; üç kuruşla hayatta kalmaya çalışanların ülkesi oldu. Koskoca ülke adeta Survivor setine döndü. Bu tablo bizi kahrediyor."

"Açlık sınırı neredeyse asgari emekli maaşının iki katına çıkmış durumda”

 Emeklilerin içinde bulunduğu ekonomik sıkışmışlığa dikkat çeken Babacan, açlık sınırı ile en düşük emekli maaşı arasındaki uçurumun artık gizlenemez bir gerçek olduğunu vurguladı. Milyonlarca emeklinin temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hâle geldiğini belirten Babacan, tabloyu rakamlarla ortaya koyarak şu ifadeleri kullandı: “Emekli maaşlarının geldiği duruma bir bakın. Açlık sınırı, Türk-İş’in rakamı bu, kasım ayında 29.828 lira. En düşük emekli maaşı 16.881 TL. Şu aradaki makasa bakın arkadaşlar. Açlık sınırı nasıl artıyor ve emekli maaşlarımız, asgari emekli maaşımız nerede. Neredeyse açlık sınırı asgari emekli maaşının iki katına çıkmış durumda. Açlık sınırının yarısı bile maaş alamıyor emeklilerimizin kahir ekseriyeti. Türkiye’de şu anda 16 milyondan fazla emeklimiz var, ama maaşı 25 bin liranın üzerinde maaş alan emekli sadece 640.000 kişi. Sadece 640 bin emeklimizin maaşı 25 bin liranın üzerinde. Durum gerçekten içler acısı.”

 “Asgari ücrete yüzde 50’nin altında bir zam kul hakkı doğurur”

Asgari ücret tartışmalarının yeniden gündeme geldiği dönemde, Babacan hükümetin geçen yıl enflasyonunu göz ardı ederek milyonlarca çalışanı mağdur ettiğini vurguladı. Gerçek enflasyon, alım gücü kaybı ve refah payı dikkate alındığında asgari ücrete yapılması gereken zammın yüzde 50 olduğunu kaydeden Babacan, konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Söyledik söylüyoruz; 2025 başında asgari ücret ilk defa gerçekleşen, insanların yaşadığı enflasyon oranında değil, beklenen enflasyon oranına göre belirlendi. Beklenen enflasyon dediğimiz iktidardakilerin yazdığı bir rakam. Tahmin olarak ortaya koyduğu bir beklenti sadece. İşçimizin, enflasyondan doğan hakkı yüzde 45 civarındayken, bu sene başında sadece yüzde 30 bir artış yapıldı asgari ücrette. Asgari ücretlimizin geçen seneden 15’lik bir alacağı var. Bunu bir kere yazın. Az önce açıklanan Kasım enflasyonundan sonra artık kesinleşti. Bu yılın enflasyonu da yüzde 30’un üstünde olacak. Enflasyon yüzde 30 küsur diyorlar ama bakıyorsunuz konut enflasyonu yüzde 50, eğitimde yüzde 66 bugün açıklanan rakamlar. Geçen seneden 15 alacak var mı? İşçimizin alacağı var. Bu sene de enflasyon yüzde 30 civarında bitecek mi? 15’e 30’u ekleyin. Kaç etti? 45. Pazartesi günü açıklandı. Ekonomi yüzde 3,7 büyüdü diyorlar. E büyümeden de demek ki asgari ücretlimizin bir refah payı var. Yüzde 5 de en azından oradan bir refah payı gelmesi lazım asgari ücretlimize. 45’e 5 de refah payını ekleyin, 50. Hesap çok basit. Geçen seneden alacak 15. Bu senenin enflasyonu 30; 5 de refah payı, yüzde 50 ediyor. Bunun haricinde yapılan her hesap kul hakkı doğurur arkadaşlar.”

“Milyonlarca insanın hakkı olan bir rakamın nasıl hesaplandığını gizlemek TÜİK'e de Türkiye Cumhuriyeti'ne de yakışmıyor”

“Şunu da vurgulamak isterim ki, bu yüzde 50 hesabı TÜİK'in açıkladığı enflasyon rakamlarından hareket ederek yapılmış bir hesap. Peki TÜİK'in rakamlarına güveniyor muyuz? Hayır. Çünkü TÜİK artık şeffaf değil. Eskiden açıkladığı ürün fiyatlarını TÜİK artık açıklamıyor. Enflasyon rakamı budur, isterseniz inanın diyor. Biz ne diyoruz? ‘Doğru hesaptan kaçmaz, hesabına güveniyorsan ürün fiyatlarını açıkla, insanlardan saklama’ diyoruz. Yıllardır TÜİK çarşı pazarın fiyatını açıklarken, enflasyonu hesap ederken, niye şimdi çarşı pazar fiyatını açıklamıyor? Diyor ki ‘Enflasyon bu, inanın’. E bütün emekli zamları buna göre veriliyor. Memur maaşları buna göre belirleniyor. Asgari ücret buna göre hesaplanıyor. Milyonlarca insanın hakkı olan bir rakamın nasıl hesaplandığını gizlemek bu devlete de TÜİK'e de Türkiye Cumhuriyeti'ne de yakışmıyor.”

 “En tepedeki yüzde 5’in zenginleşmesi için geri kalan yüzde 95’ten fedakârlık bekleyemezsiniz”

 “Türkiye'deki servet dağılımı berbat bir duruma geldi. Nüfusun yüzde 1’i arkadaşlar, en zengin yüzde 1’i; Türkiye'deki bütün servetin yüzde 40’ına sahip. Düşünebiliyor musunuz? En fakir yüzde 50, toplam servetin sadece yüzde 4’üne sahip. Rakamlar ortada. Arka arkaya, arka arkaya yıllar boyu bu yüksek faiz politikası Türkiye'deki servet dağılımı bozdu. Bu haksızlık, adaletsizlik, servet dağılımını bozdu. Haksız kazanç, yolsuzluk, hırsızlık; o menfaat şebekesi, gelir dağılımını, servet dağılımını bozdu bu ülkede. Gerçekten yazık oluyor bu güzel ülkenin insanlarına. Hep söylüyorum, tekrar edeceğim. En tepedeki yüzde 5’in zenginleşmesi için geri kalan yüzde 95’ten fedakârlık bekleyemezsiniz.”

“Bütçeyi hazırlayanlar kendi maaşlarını son dakikada artırıyorlar; bu tamamen plansızlık, savrukluk, adaletsizlik”

 “Bütün bunlar yetmiyormuş gibi pazartesi günü bir garabete daha şahit olduk. Plan Bütçe Komisyonu'nda pat diye bir önerge verdiler. Belli sayıda kamu görevlisinin maaşlarına zam yapıverdiler. Peki bu maaş zammını kim aldı diye bakıyoruz. Ağırlıklı olarak ekonomi yönetimindeki bürokrasi. Ya ayıp denen bir şey var ya. Sen ekonominin başında ol. Yöneten heyet olarak ve plan bütçeye son dakikada kendi maaşını artıracak bir önerge getir. Bu hak mı ya? Bütçeyi hazırlayanlar kendi maaşlarını son dakikada artırıyorlar. Hesap bu bakın. Bu tamamen plansızlık, savrukluk, adaletsizlik. Artış bekleyen bir sürü gruplar var. Akademisyenler, hekimler. Hepsinden talep geliyor bize. Topyekün bir düzenleme olmadan, kamuda maaş adaletini sağlayan topyekün bir düzenleme olmadan, çalışanla emekli arasındaki maaş dengesini korumadan yapılan her iş, atılan her adım adaletsizliği bozar.”

“Yoksul yurttaşlarımıza asgari gelir desteği sağlama sözünü verdik. Bu sözümüzün de arkasındayız”

Türkiye’de derinleşen yoksulluk sorununa kalıcı ve adil bir çözüm getirilmesi gerektiğini vurgulayan Babacan, DEVA Partisi’nin uzun süredir savunduğu “asgari gelir desteği” modelini yeniden hatırlatarak hiçbir ailenin yoksulluk sınırının altına düşmediği bir Türkiye hedeflediklerinin altını çizdi. Babacan, şu ifadeleri kullandı: “Bizim kitabımızda altta kalanın canı çıksın diye bir şey yok. Türkiye sahip olduğu imkanlarla bu yoksulluk girdabını hızla tersine çevrilecek güce sahiptir. Hedefimiz Türkiye'de tek bir ailenin bile yoksulluğun pençesine düşmemesidir. Bu nedenle yoksul yurttaşlarımıza asgari gelir desteği sağlama sözünü verdik. Bu sözümüzün de arkasındayız. Asgari gelir desteği ne demektir? Parti programımızda da yer aldığı gibi aile bazlı vatandaşlarımızın gelir ve geçim durumunu baz alıp bu geliri asgari bir seviyeye tamamlayacak farkın devlet tarafından ödenmesidir. Bakın ne yapacağız? Çok basit. Bir ailede kaç kişi var? O ailenin minimum geçinmesi için asgari gelir ihtiyacı ne kadar? Bunu yazacağız bir kenara. Peki bu aileye toplam ne kadarlık bir gelir giriyor? Onu da toplayacağız, yazacağız bir kenara. Aradaki farkı devlet karşılayacak arkadaşlar.”

“Alarm zilleri çalıyor çünkü Türkiye'nin arkadaşlar bir tarım politikası yok. Türkiye'de ürün bazlı bir planlama yapılmıyor”

 Babacan, temel gıda üretiminde yaşanan çöküşün ülkenin geleceğini tehdit ettiğini vurguladı. Savunma sanayindeki başarıların önemli olduğunu ancak tarımdaki alarm verici tabloyu örtmediğini söyleyen Babacan, konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü, bu Stockholm başka Stockholm ha, karıştırmayın. Bugünlerde tartışılan başka bir şey var. O değil. Bu Stokcholm Araştırma Enstitüsü'nün ilk 100 savunma sanayi şirketi içerisine, Avrupa'daki en büyük 100 savunma sanayi içerisine beş Türk firması girdi. Gerçekten gurur duyuyoruz. Öte yandan tarım sektörüne baktığımızda da tam yüzde 12.7 oranında küçülme var arkadaşlar. Türkiye büyüdü diyorlar ama tarımda neredeyse yüzde 13’e varan bir küçülme var, daralma var. Geçenlerde büyük bir gıda zincirinin CEO'su açıklama yaptı. Bu gidişle dedi, marketlerde rafa koyacak ürün bulamayacağız, gıda ürünü bulamayacağız Türkiye'de dedi. Alarm zilleri çalıyor. Çünkü Türkiye'nin arkadaşlar bir tarım politikası yok. Türkiye'de ürün bazlı bir planlama yapılmıyor.”

 

“Türkiye'nin komşu ülkelerde olduğu gibi, özellikle de Avrupa'da olduğu gibi normal bir saat düzenine tekrar dönmesi lazım”

 Kış aylarında yaşanan karanlık sabahların pek çok alanda ciddi riskler oluşturduğunu vurgulayan Babacan, Türkiye’nin kalıcı yaz saati uygulaması nedeniyle vatandaşın günlük hayatını zorlaştıran bir düzene mahkûm edildiğini söyledi: “Vatandaşa insanca yaşamı çok görenler, zehirlenme endişesi duymadan yiyip içmeyi, kira ödeme endişesi duymadan barınmayı çok görenler, insanlara güneşi de çok görüyor. İstanbul'da aralık sonunda çocuğunu okula göndermek isteyen vatandaşımızın güneşin doğması için aşağı yukarı saat 8 buçuğu beklemesi gerekiyor. Ankara'da gün doğumu 8’i geçiyor. Bakın zaten güvensiz sokaklarda çocuklar karanlıkta okula gidiyor. Bir yandan sokak hayvanlarıyla mücadele ederken, diğer yandan da acaba şu karanlık sokaktan biri çıkar mı endişesi yaşıyorlar. Artık bu inada da son vermek lazım. Bu da damattan kalan bir uygulamadır. Bunun da tekrar normale dönmesi lazım. Türkiye'nin komşu ülkelerde olduğu gibi, özellikle de Avrupa'da olduğu gibi normal bir saat düzenine tekrar dönmesi lazım. Bu ülke sadece sizin çevrenizdekilerden, şoförle çocuklarının okulu getirilip götürüldüğü, servisle okullara gidip gelen çocuklardan ibaret değil. Bu ülkenin milyonlarca evladı toplu ulaşımla uzun yollar yürüyerek okula gitmesi gerekiyor.”

 "Anayasal düzene karşı kalkışma suçunu şöyle bir kenara koyun, ama diğer suçlar arasında ayrım yapmayın. İnfazda eşitliği böyle sağlayın”

 “Uzunca bir süredir kamuoyunda büyük bir beklemeye dönüşen on birinci yargı paketi, bugün meclisin Adalet Komisyonu'nda görüşülmeye başlanacak. 14.30’da. 31 Temmuz 2023 tarihinde COVID salgını nedeniyle yapılan yasal düzenlemenin eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ve bunun giderilmesi gerektiğini defalarca ifade ettik. Ancak bu yargı paketinde de infazda eşitlik ilkesini tam anlamıyla sağlayacak düzenleme görmedik. Bu kürsüden bir kez daha iktidara sesleniyorum: Eğer hakkıyla bir düzenleme yapmak istiyorsanız, anayasal düzene karşı kalkışma suçunu şöyle bir kenara koyun, ama diğer suçlar arasında ayrım yapmayın. İnfazda eşitliği böyle sağlayın. 11. yargı paketinin komisyon ve genel kurul çalışmaları sırasında eksik bırakılan hususları tamamlayın ve başından bu yana dile getirdiğiniz cezada adalet, infazda eşitlik ilkelerini teklifin metnine de ruhuna da hakim kılın. Bu yönde atacağınız adımlara arkadaşlarımız destek verecektir.

 “İş beğenmiyorsun lafını işitmeyi değil, beğeneceğiniz işi ve maaşı vaat ediyoruz”

 Konuşmasının sonunda gençlere seslenen Ali Babacan, “İktidardakiler en değerli varlığımız gençler dediler, sonra diplomalarını değersiz kıldılar. Yarınlarımızsınız dediler. Yarınlarınızı elinizden aldılar. En verimli çağınızda sizi kendi kavgalarının kurbanı ettiler. Biz size hazırız. Size amcasının şirketini, dayısının koltuğunu değil, kendi kurduğunuz finansal özgürlüğü vaat ediyoruz. KYK yurdunda sıra beklemeyi değil, ihtiyacı olan her öğrenciye barınma imkânı sunmayı, kendi evinde özgürce yaşamayı vaat ediyoruz. Borçla askerlik yapmayı değil, profesyonel orduya geçmeyi ve eşit vatandaşlığı vaat ediyoruz. YÖK dayatmasını değil, dünyanın en iyi üniversiteleri ile yarışan özgür kampüsler vaat ediyoruz. İş beğenmiyorsun lafını işitmeyi değil, beğeneceğiniz işi ve maaşı vaat ediyoruz. Biraz daha sabredin deyip yıllarca bekletmeyeceğiz sizi. Hemen değişimi vaat ediyoruz. Baskı değil, özgürce konuşabildiğiniz bir Türkiye vaat ediyoruz. Bu düzen böyle gider değil, bu düzeni kökünden değiştirme sözü veriyoruz” ifadelerini kullandı.

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: